Dijital Pazarlama ve CRM Danışmanı

Aile Tarihçesi
Büyük dedemiz Ali Rıza Türkmanoğlu(doğum 1/7/1861-vefat 1/2/1914) ile ilgili çok şey bilmiyoruz.Babasının Mercanlı İbrahim Ağa,annesinin ise Hafize olduğu rivayet ediliyor.Fatma ile olan ilk evliliğinden,Halil İbrahim(dedem),Ayşe ve Hatice (büyük halalarım)oluyor.Daha sonra eşi Fatma ölünce,duvarcı Bekir Ustanın dul kalan eşi Hatice ile ikinci evliliğini yapıyor.Ardından,kız kardeşleri,Hatice’nin,yani üvey annelerinin 13 yaşındaki kızı Fatma’yı(babaannem),30 yaşlarındaki ağabeyleri Halil İbrahim’e,gıyabında,söz kesiyorlar.Ali Rıza’nın bu ikinci evliliğinden,Mehmet Cemal isimli bir oğlu oluyor.
Halil İbrahim dedemiz,13 yaşındaki Fatma’yı görür görmez,kız kardeşlerine,küçük bir çocuğu,kendisine söz kestikleri için kızıyor ve İstanbul’ a çalışmaya gidiyor.2 sene çalışıp bir miktar para kazandıktan sonra,babaannem Fatma’yı,İstanbul’a yanına getirtiyor.Ancak babaannemin yaşı nikah için hala tutmadığından,o tarihte Fındıklı’da oturan,kız kardeşi Hatice’nin yanına yerleştiriyor.Dedemiz,İstanbul’da olduğu zaman süreci içinde önceTophane semtinde bir kahvehane açıyor.Fakat bir süre sonra,orayı kapatmak zorunda kalıyor.Daha sonra Tophane Kapıiçi’nde,bir kömürcü dükkanı açıyor.Bu kez işleri iyi gidince,o semtte bir ev tutuyor ve babaannemin yaşını da büyüterek,nihayet nikah yapıyor.
Tam her şey yoluna giriyor derken,1914 de 1.Dünya Harbi patlak veriyor ve dedemi askere çağırıyorlar.Dedem mecburen,babaannemi yine kız kardeşinin yanına bırakarak harbe gidiyor.1918 e kadar dönmüyor.Ateşkes imzalanınca,İstanbul’a dönüyor.1924 de Sabahattin amcam,1929 da babam Alaattin dünyaya geliyor.1935 e kadar Tophane’de ikamet ediyorlar.O zamanki zor şartlarda,işler iyiye gitmeyince,kömürcü dükkanını kapatmak zorunda kalıyor ve Kocamustafapaşa’da Çınar semtinde, kiralık bir eve taşınıyorlar.Aynı yıl küçük amcam Bekir Sıtkı dünyaya geliyor.Babam Alaattin,1937 yılında,gecikmeli olarak,8 yaşındayken ilkokula başlıyor.3 sene okuduktan sonra,dedem,İstanbul’da geçinebilmelerinin imkansız olduğuna karar verince,1940 senesinde Kırıkkale’ye taşınıyorlar.Bu arada,2.Dünya Harbi patlak verince,büyük amcam Sabahattin askere gidiyor.1942-1944 yıllarında tam 36 ay Sarıkamış’ta askerlik yapıyor.Burada izninizle Sabahattin amcamın bir hatırasını anlatmak istiyorum;
Allah rahmet eylesin,Sabahattin amcam,pek hoş sohbet,konuşkan,hareketli ve cana yakın bir insandı.Askerlik anılarını,sık sık,bizlerle paylaşmayı severdi.Sarıkamış çok soğuk bir yer olduğu için,oraya gidince,çuhadan birer kalın palto vermişler.Fakat rahmetlinin boyu oldukça kısa olduğu için,paltonun etekleri,neredeyse ayaklarına değiyormuş.Bu da ,sık sık takılıp düşmesine sebep oluyormuş.Bir de,hava o kadar soğukmuş ki,elleri,silahı kavradığı metal kısımlarına yapışırmış.Bu yüzden,avuç içlerinde sürekli yaralar olurmuş.Hatırlıyorum,yaz kış mutlaka buzdolabından su içerdi.Nedenini sorduğumuzda,36 aylık Sarıkamış soğuğuna alışmaktan olduğunu söylerdi.
Babam Alaattin ise,o yıllarda,önce bir bakkalın yanında,daha sonra bir demircide çalışıyor.Körük başında uzun süre çalışması sonucu,ciğerlerinden rahatsızlanınca,oradan ayrılıp,Askeri Garnizon Fırınında işe başlıyor.Rahmetli babamın yazısı gerçekten çok güzeldi,bunu fark edince,onu,ekmek için karne doldurma işine vermişler.1944 de harbin sona ermesiyle,büyük amcam Sabahattin eve dönüyor.Savaşın bitmesiyle,geçim şartlarının daha kolay olacağı düşüncesiyle,hep birlikte,tekrar İstanbul’a dönüyorlar.Kocamustafapaşa’da bu kez Sulumanastır semtinde,Talip Efendinin evini kiralıyorlar.Babam,Suriye’den göç etmiş bir Hacı Efendinin bakkaliyesinde işe başlıyor.Büyük amcam Sabahattin ise,babasının daha önce girdiği,Mahmutpaşa Sandalyeciler Caddesi’ndeki,Kuştüyü Fabrikasında çalışmaya başlıyor.Babamın patronu Hacı Efendinin vefatıyla bakkaliye kapanınca,babam bu kez İran’lı Bakkal Ali Bey’in yanına geçiyor(1946).1 yıl sonra,şartların daha iyi olacağını hesaplayarak,o zamanın büyük tüccarlarından Osman Hayri Altay Bey’in,Mahmutpaşa Abudefendi Hanı’ndaki kumaş fabrikasına giriyor.2 yıl sonra,1949 yılının Ekim ayında,vatani görevini yapmak üzere,Trakya 3.Kolordu 33.Tümen’e,oradan da Yassıviran 189.Piyade Alayı’na gidiyor.Burada da rahmetli babamın,bizlere sıklıkla anlattığı bir anısını nakletmek istiyorum;
Yassıviran’da askerliğini yaparken,bir gün Bölük Komutanı,iki gün sonra Ankara’dan bir heyet geleceğini ve adayları mülakat sınavına tabi tutarak,birliğin,onbaşı ihtiyacını karşılayacağını bildiriyor.Fakat malumunuz,o zamanki şartlarda,tahsilli insan bulmak oldukça zor.İlkokul 3.sınıfa kadar okuyabilmiş babam bile,neredeyse,birliğin en tahsilli insanı durumunda ve çavuş olmuş.Bölük Komutanı ertesi güne hazırlık olarak,hemen belirlediği onbaşı adaylarına bir deneme mülakatı yapmış.Bakmış ki,bütün adaylar kem küm,cevap veriyorlar ama biraz sıkıştırınca,heyecandan,bildiklerini de unutuyorlar.Bir de heyetin karşısındaki heyacanı hesaba katan Bölük Komutanı,büyük bir umutsuzluğa kapılmış.Tabi,erlerin bu sınavdaki başarı durumu,onun da statüsünü etkileyecek.Kara kara düşünürken,babam Üsteğmen’e,’’Komutanım,demiş,müsaade ederseniz,benim bir fikrim var’’ demiş.Üsteğmen;’’Söyle bakalım çavuş’’ deyince,babam;’’Efendim,demiş,ne yapıp edip,yarın ki mülakat esnasında,heyetin,erlere fazla soru sormamasını sağlamalıyız’’demiş.Üsteğmen;’’İyi de evladım,bunlar üst rütbeli subaylar,işlerini son derece ciddi yaparlar,bunu nasıl yapacağız’’ deyince,babam;’’İşte bunun için efendim,beni bir günlüğüne İstanbul’a göndermelisiniz’’ demiş.Sonra da açıklamış;’’Lokum alıp getireceğim komutanım’’.Üsteğmen,lokum ikramıyla,bu durumun ne ilgisi olduğunu pek anlayamamış ama babamın kararlı duruşu karşısında izin vermeyi kabul etmiş ve yanına bir miktar para verip babamı göndermiş.Hemen İstanbul’a hareket eden babam,doğruca,Eminönü’ne, Hacı Bekir Şekercisine gitmiş.Daha önce Mahmutpaşa’da çalışırken,Eminönü’ne sık sık uğradığından,oraları iyi biliyormuş.O tarihlerde,Hacı Bekir’in sakızlı lokumu çok meşhurmuş.Babam ne olur ne olmaz diye 1 er kiloluk iki kutu sakızlı lokum alarak evine gitmiş.Yassıviran,İstanbul’a çok uzak değil ama,o zamanlar,ulaşım imkanları kısıtlı olduğundan,o gece evde kalıp,ertesi gün birliğine dönebilecek.Neyse,ertesi sabah erkenden,yola çıkmış ve birliğine dönmüş.Ertesi gün,Ankara’dan heyet gelmiş,sınav masası kurulmuş,heyet yerini almış.Fakat daha ilk ere soru sorulmadan,babam hemen lokum kutularını,heyettekilerin önüne bırakmış.Üsteğmen;’’Buyrun komutanım,ağzınız tatlansın,meşhur İstanbul lokumudur bu’’deyince,heyettekiler önlerindeki kutulardan birer tane lokum alarak,ağızlarına atmışlar.Lokum o kadar hoşlarına gitmiş ki,birer tane daha almışlar.Bir yandan da mülakata başlamışlar.Fakat,lokumdaki sakız o kadar yoğun ki,dişleri birbirine yapıştırıyor,aynı anda hem çiğneyip hem konuşmak mümkün değil.Erler sorulara cevap vermeye çalışıyor.Soruyu soran,cevabı yeterli bulmayıp,itiraz edecekken,babam anında hemen kutuyu uzatıp,’’Komutanım,bir lokum daha’’ diyerek ısrar ediyor.Kimin lokumu bitmeye yakın,babam anında onun önünde;’Komutanım bir lokum daha!’’Lokum öyle lezzetli ki,yemeye doyamıyorlar.Bu arada,Üsteğmenin de kaçamak yardımlarıyla,normalden kısa süren sınav nihayet bitiyor.Adayların hepsi Onbaşı rütbesi takmaya hak kazanıyorlar.Büyük bir sevinçle,heyeti Ankara’ya uğurlayan Üsteğmen,ertesi gün babama,3 günlük özel ev izni veriyor.
Babam,1951 senesinde terhis oluyor ve tekrar Osman Bey’in fabrikasındaki işine dönüyor.Aynı yıl ailece Hacı Evhaddin Caddesindeki Küçük Efendi Camiinin karşısındaki,bahçeli evi kiralıyorlar.Dedemiz Halil İbrahim 1953 te vefat edince,ailenin idaresi babaannemize kalıyor.1952 de evlenen büyük oğul Sabahattin,evden ayrılmak zorunda kalıyor.Babam Alaattin 1953 te evlenip,aynı evde yaşamaya devam ediyor.1965 te ayrı eve çıkıyor.1965 te evlenen küçük amcam Bekir Sıtkı,annesiyle aynı evde oturmaya devam ediyor.Babam, sırasıyla,Karamürsel Mensucat’ta ve Silivrikapı’daki Safi Özcan İplik Atölyesinde çalışıyor.Nihayet,o zamanın en büyük fabrikalarından olan,Kazlıçeşme’deki, Mensucat Santral’ a geçiyor.1953 de fabrikada annemle tanışıp evleniyorlar.Kısa bir süre işletmede(boyahane) çalıştıktan sonra,kayıt tutma becerisi ve güzel yazısı nedeniyle,laboratuara alınıyor.Orada kesintisiz 21 yıl çalıştıktan sonra,1977 de emekli oluyor.1953 te babasını toprağa veriyor.1959 da ben doğuyorum.1960 ta Sibel,1965 te Çiğdem doğuyor.1981 de annesini(babaannem) kaybediyor.2012 anemin vefatı.2015 babamın vefatı.
Büyük amcam Sabahattin,Kuştüyü Fabrikasından sonra,Mensucat Santral’a giriyor.1952 de eşi Hatice ile evleniyor.1954 de İbrahim,1958 de Bülent dünyaya geliyor.2000 de vefat ediyor.
Küçük amcam Bekir Sıtkı,ilkokulu önce Hacıkadın,sonra K.M.Paşa İlkokulu’nda okuyarak bitiriyor.Davutpaşa Orta Okulu’nda 1.sınıfta ikmale kalınca,okuldan ayrılıyor.17 yaşına kadar çeşitli yerlerde çıraklık yaptıktan sonra,1953 te Mensucat Santral Fabrikasına giriyor.Dokuma bölümünde,önce silici,sonra masuracı,daha sonra da sırasıyla,yedek dokumacı,dokumacı ve nihayet çözgücü oluyor.1955 te askerlik görevi için ayrılıyor.Askerliğini İzmir Bornova ve ardından Çanakkale Gelibolu’da yapıyor.Dönünce Mensucat Santral’daki işine devam ediyor.1965 te eşi Kezban Hikmet ile evleniyor.1966 da Güven,1969 da Göksel dünyaya geliyor.1977 de emekli oluyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------
1-Bildiğimiz en büyük dedemiz Ali Rıza Türkmanoğlu(doğum 1/7/1861-vefat 1/2/1914,babasının Mercanlı İbrahim Ağa,annesinin Hafize olduğu rivayet ediliyor,kayıt yok).Daha sonra soyadı bir şekilde değişerek TÜRKMEN oluyor.
Ali Rıza sırasıyla iki evlilik yapıyor.
İlk eşinin adı Fatma(annesinin Emine olduğu rivayet ediliyor,kayıt yok,babasını bilmiyoruz)
İkinci eşinin adı Hatice(ölen duvarcı Bekir Ustanın dul kalan eşi)
2-İlk evliliğinden bir erkek iki kız çocuğu oluyor.Halil İbrahim(TÜRKMEN,dedemiz),Ayşe,Hatice
İkinci evliliğinden bir oğlu oluyor.
İlk eşi Fatma İstanbul’da rahatsızlık geçiriyor ve ameliyat esnasında vefat ediyor.İkinci evliliğini Hatice ile yapıyor.(Duvar ustası Bekir bir çalışma sırasında,yıkılan duvarın altında kalıp ölünce,akrabaları,dul kalan eşi Hatice’yi Ali Rıza’ya nikahlıyorlar.Ali Rıza’nın bu evlilikten de Mehmet Cemal(TÜRKMEN) adında bir oğlu dünyaya geliyor.
NOT:Bu duruma göre,dedemiz Halil İbrahim ile Mehmet Cemal üvey kardeş oluyorlar(baba bir,anne ayrı)
Halil İbrahim’in kızkardeşleri,Hatice’nin öksüz kızı Fatma’yı da,yaşı küçük olmasına rağmen,ağabeylerine,kendisinin haberi olmadan, söz kesiyorlar.Halil İbrahim,Fatma’yı yakından görüp,küçük olduğunu anlayınca,akrabalarına kızıyor ve evlenmeden,tek başına İstanbul’a çalışmaya gidiyor).İşlerini yoluna koyup,2 yıl sonra,babaannemi İstanbul’ a getirtiyor,yaşını da büyüterek nikah yapıyor.Bu evlilikten Sabahattin,Alaattin,Bekir Sıtkı adlarında üç erkek çocuğu oluyor.
Ayşe İstanbul Balat’a gelin gidiyor,ÖZAYDIN soyadını alıyor,eşini bilmiyoruz,Mehmet adında bir erkek çocuğu oluyor.
Hatice,İstanbul Fındıklı’ya gelin gidiyor,KARZAN soyadını alıyor,eşi Salih.Bir erkek,iki kız çocuğu oluyor.Fikret(KARZAN)Regaip(ÇETİNKALE),Fikriye(VANLI).
Cemal TÜRKMEN,Ayşe ile evleniyor.Üç kız bir erkek çocuğu oluyor.Emine Tülay(KAVALA),Hatice Tülin(TÜRKMEN),Hilal(TÜRKMEN),Ali Ahmet(TÜRKMEN). Emine Tülay(KAVALA),Oktay ile evleniyor.
Emine Tülay(KAVALA),Oktay ile evleniyor.
Contact
I'm always looking for new and exciting opportunities. Let's connect.
123-456-7890